"çalışma saati"ne etraflı bir bakış

Çalışma saati ne olmalıdır?
Bu çalışma saati, mola ve yolda harcanan zamanlarla birlikte mi ele alınmalıdır?
Ha bir de uygun kumaş pantolonu bulmak gibi alışveriş gerçeği var bunun.
Çok çalışınca verim düşer mi?
Dünya’da geçmişte ve günümüzde bizlerin çalışma saati gerçeği nedir? (8 saat görünümlü 10 saat mi?)
8 saati de sorgulasak mı?
Mola ne kadar olsun?
Çok çalışan mı kazanır çok gezen mi(patron)?
Evrim ve çalışmak
gibi konuları işlesek olur mu?
Bu başlığa burada yer var mıdır?
Günde 8 saat/ haftada 45 saat sarılmış mumialar, görüşleriniz nelerdir?

1 Beğeni

Bir de bunun şehir dışı görevlerindeki ‘çalışma saati’ dışında kalan saatleri var, eklemek isterim :smiley:

1 Beğeni

Bildiğim kadarıyla 8 saat uygulamasını ilk devreye sokan sovyetler.
Tabi dünyanın başka yerlerinde de epey kan dökülmüş, mücadele edilmiş. Kimi çevreler 4 saat ideal diyor,vs.
Benim görüşüm, çalışma saati kavramının, çalışma kavramının kendisi üzerinden tartışılması yönünde.
Yani çalışmak, gündelik bir faaliyet olarak, insanın kendi etkinliği vasfıyla hem üretimi/ürettiği şeyi gerçekten insanlığa/topluma fayda sağlayan bir şey olarak görüldüğü anda, ya da çalışma karşılığında elde edilen ürünün doğrudan veya dolaylı edinicisi olduğu anda, saat kavramı çok da ehemmiyet arz etmiyor.
Örneğin, kapitalist dünyanın patronlarından birisiyseniz, elinizde fabrikalar, üretim araçlarının mülkiyeti varsa, azgınca sömürüyorsanız ve bütün dünya yasasıyla polis devletleriyle ordularıyla sizin arkanızdaysa, biri için çalışmıyorsunuz demektir ve kendi “hesabınıza” olduğundan, günün belki de 14 saatini harcarsınız gönüllü olarak. Ya da adil bölüşüm yasalarının hüküm sürdüğü eşitlikçi bir düzende, yatkın olduğunuz, becerilerinizin ve yeteneklerinizin doğrultusunda mutlu olduğunuz bir iş yapıyorsanız, karşılığını da dolaylı olarak (toplumsal fayda üzerinden) alıyorsanız, çalışma kavramına başka bakarsınız ve işiniz hayatınızın anlamlı bir parçası olur.
Bugünün dünyasındaki sorun, başkalarının hesabına çalışıp sömürülüyor olmamızdan dolayı, çalışma ve genel yaşamı birbirinden ayrı tutup, çalışmaktan arda kalan süreyi iyi değerlendirme psikolojisinde olmamızla ilgilidir. Bunun da en temel sebebi mülkiyettir ve makro ölçekte kapitalist sistemdir.
Peki böyle bir sistemde çalışma saati ne kadar olmalı sorusuna gelirsek, bence büyük kentlerde yaşayan insanları uykusundan etmeyen, sosyal-kültürel-özel vb gereksinimleri için zaman bırakan iş saati miktarı günde max 4 saattir, sabah 10da başlar, öğleden sonra 2de biter. Fakat aslında bu cümle bile kendi içinde bir çelişki barındırıyor; mesela İstanbul için düşündüğümüzde bu rakam herkese ideal gelecektir, ancak İstanbul’da zamanın bu denli kıymetli olmasının en temel sebebi, kalabalık, trafik ve birbirinden bağımsız kültürlerin yerleşim yerlerindeki uzaklıklardır. Bu koşulları yaratan da 1970’lerden beri süregelen göçleri, orantısız sanayi yatırımları vb dir ve politiktir, yani yine sistemle ilgilidir. Dolayısıyla, bu saat kavramına belki de Kayseri’nin bir köyünde toprakla uğraşan insanlar daha farklı bir yanıt verebilir, bu göreceli bir şekilde değerlendirilmelidir diye düşünüyorum.

En sevdiğim soru. Çalışma saati olmamalıdır. İllaki olacaksa 3 saat iyi. Ama haftada :) Hayaller böyle, hayatlara gelecek olursak. Günde 6 saat haftada 4 gün süper olurdu. Çalışma saatlerimizi ve günümüzü kendimiz belirlemek ve en az 2 gün evden çalışma şartıyla beraber. Mola konusu da bence çalışana bırakılmalı. Yapmam beklenen bir iş var ama bir yandan da ne kadarını ne kadar sürede ve ne kadar stres altında yapabileceğimi BEN biliyorum. Bu noktada tek kıstas da benim, o saçma sapan zaman etüdleri falan değil. Dolayısıyla mola süresi belirleme hakkı bana ait. Yani haftada 4 gün günde brüt 6 saat molalarla beraber.
Bir insanın hayatı boyunca tek bir iş yapması doğru gelmiyo bana. Adam Smith senden nefret ediyorum. İş bölümünden nefret ediyorum, uzmanlaşmak gerekliliği kaşındırıyo beni. Başka başka işlerle de uğraşmak istiyorum. Bunu varoluşsal sorgulamalar, dünyaya gelmekteki amacımız bu olamaz kafasıyla söylemiyorum, çünkü ortada bi amaç falan yok. Öylesine geldik işte, çok da şeetmiyelim türümüzü. Aslında çalışmak da istemiyorum ama bu isteksizliğim kapitalizmden kaynaklı olabilir, yani başka bir düzende biraz çalışmak isteyebilirdim, ama biraz. @Cyrano_de_Bergerac haklı bence bu konuda.
Onun dışında işten vakit kalsa güzel olurdu. Çok çalışıyoruz, tatillerimiz çok az. Fazla mesai yapıyoruz, resmi tatil günlerinde çalışıyoruz, nöbetler tutuyoruz. Bir sorun da bütün bunlardan bir çok çalışanın şikayet duymaması, bu durum şikayet edenlerin de ciddiye alınmamasına ya da sorun yaratan kişi olarak görülmesine sebep oluyo. Şikayet edelim. Direk patrona edemesek de arkadaşımıza, şefimize falan edelim. İş yavaşlatalım ve bunu bir alışkanlık haline getirelim ve hatta hızlı çalışanı da yavaşlatalım, molaya hiç çıkmayan arkadaşlarımızı da yanımızda molaya çağıralım. Yani aynı maaşa daha az emek satalım, daha az yıpranalım. Enerjimiz bize kalsın. Çünkü patronlar gerçekten üstümüzden bok gibi para kazanıyo. Seni günlük 300 dolardan faturalayıp sana 5000 lira maaş veren bir zihniyet var karşımızda.

1 Beğeni